Bel ağrısı ile yaşamak zorunda mıyız?

Bel ağrısı ile yaşamak zorunda mıyız?

Bel ağrısını çoğumuz hafiften şiddetliye, farklı derelerde yaşadık. Ne olduğunu iyi biliyoruz. Sebebini bazen bel fıtığına bağladık, bazen romatizmaya, bazen de ağır yük kaldırmaya, eşya taşımaya bağladık. Bundandır dedik ve çektiğimiz bel ağrısı hep geçer dedik. Bazen bel ağrısı geçti ama bazen tekrar etti. Her bel ağrısı döneminin ortak özelliği aslında keyfimizi kaçırmasıydı. Bizi güncel yaşamımızdan alıkoydu. Verimsiz olduk, üretemedik bel ağrısı çektiğimiz dönemlerde. Peki biz bu ağrıların oluşmasını engelleyemez miyiz?

Bel ağrısının en sık sebebi mekanik kökenli bel ağrılarıdır. Çoğu bel ağrısı, omurlarımızın, omurlarımızın etrafındaki bağ dokularının, eklemlerin tendonların yapısının bozulmasından kaynaklanır. Bu bozulmanın da en sık sebebi, gövdemizi taşıyan bu yapılara uyguladığımız mekanik zorlamalar ve anormal kuvvetlerdir. Omurgamız omurlarımızın üst üste gelmesi, birbiriyle eklemler ve bağdokuları sayesinde bağlanması ile oluşur. Omurlarımızın arasında yuvarlak ya da oval, disk şeklinde kıkırdak benzeri yapılar vardır ve bu yapılar özellikle biz ayaktayken omurlarımızın birbiri üzerinde yaylanmasını sağlar. Omurlarımızın yuvarlak tuğla şeklindeki kemik kısmının hemen arkasında halka şeklinde yuvarlak boşluklar vardır. Üst üste gelen bu halkalar, omurilik kanalını oluşturur ve bu kanalın içinden omurilik geçer.

Omurilik kanalını oluşturan halkaların yan kısımlarında omurların birbiriyle eklem yapmasını sağlayan eklem yüzleri vardır. Bu eklem yüzleri birbiriyle birleşir ve faset eklemleri oluşturur. İşte bu faset eklemler, diğer bağ dokuları ile birlikte omurların birbiri üzerinde kaymasını engeller.

Bel fıtığı, omurlarımızın arasında bulunan ve omurların birbiri üzerinde yaylanmasını sağlayan esnek, içi yoğun kıvamda jel benzeri yapıyla dolu bir balon gibi olan diskin yırtılması ile oluşur. Yırtılan diskin içinden çıkan kıkırdak benzeri parçalar omuriliği ya da omurilikten çıkan sinirleri sıkıştırır ve bizde bel fıtığının yakınmaları başlar. Öncelikle, omurlarımızın arasındaki disk yırtıldığı için bel ağrısı başlar. Diski yırtan anormal kuvvet, belimizdeki disk dışındaki diğer yapıları da zorladığı ve zarar verdiği için, faset eklemlerimizde, tendonlarımızda, bağ dokularımızda oluşan yapısal bozulma, ortaya çıkan bel ağrısının şiddetini daha da artırır. Diğer taraftan, bacağımıza giden sinirin kökleri sıkıştığı için bacak ağrısı yakınmamız da başlar. Sıkışan sinir bacağımızda hangi bölgenin duyusunu alıyorsa, genellikle ağrı bacağımızın o bölümüne yayılır.

Belimize uygulanan anormal kuvvet ve zararlanma bazen aniden ortaya çıkar. Ani ve uygunsuz bir hareket yapabiliriz. Düşme, trafik kazası gibi bir kaza sonucu ani bir zorlanma ile belimizdeki yapılara zarar verebiliriz. Bazen, belimize uygulanan anormal kuvvet yavaş yavaş oluşur. Zorlamanın şiddeti her zaman diski yırtacak, omuru kıracak ya da omurların birbiri üzerinde kaymasına yol açacak kadar güçlü olmayabilir. Fazla eşya taşırız, ağır yük kaldırırız ve bel ağrısı ortaya çıkar. Ancak istirahat ederiz ortaya çıkan bel ağrısı geçer. Her zorlama, belimizdeki yapılara uygulanan her anormal kuvvet az da olsa belimizde kalıcı hasar bırakır ve bu hasar disklerimizi, tendonlarımızı, eklemlerimizi ve bağ dokularını zayıflatır. Daha düşük bir zorlama ile zarar görmeye daha yatkın hale getirir. Bugün on kilogram yükü yanlış kaldırırsak bel ağrısı çekeriz. Ancak istirahat eder ve uygun ilaç kullanırsak oluşan bel ağrısı geçer. Ancak yanlış ve fazla yük taşımaya devam edersek, bir süre sonra kaldırdığımız beş kilogram yük bile ciddi bel ağrısına yol açabilir. Bu durum devam ederse kolaylıkla bel fıtığı, bel kayması gibi hastalıkları davet etmiş oluruz.

Omurga sağlığımız için en uygunsuz durumlardan biri de oturmaktır. Binek araçların koltuklarında uzun süre oturarak beklemek omurga sağlığımızı olumsuz etkileyen en önemli sebeplerden birisidir. Bu zararı en aza indirmek için eve ya da işyerine vardığımızda biraz esneme ve germe egzersizi yapmamız bel ağrısının önüne geçmek için çok iyi olur. Ama evde bizi bekleyen işler, çocuklarımız ve günün yorgunluğu genellikle egzersiz yapmamıza engel olur. İşyerinde bizi bekleyen işler, mesai arkadaşlarımızın istemeden de olsa yaptıkları sosyal baskılar, on dakikayı geçmeyecek olan egzersizleri yapmaktan bizi alıkoyar. Tabi çocukluğumuzdan beri bizi egzersiz yapma alışkanlığı edinemememiz, hareketsiz geçen günlük hayatımızı daha da pekiştirir.

İster banka çalışanı, öğretmen, hemşire, pilot olsun; ister tarım çalışanı, inşaat işçisi, temizlik görevlisi olsun maalesef çalışma koşullarımızı oluştururken bel sağlığımızı önemsemiyoruz, öncelemiyoruz. Sandalye seçerken, bilgisayar kullanırken, ayağa kalkarken, rafa uzanırken, ağırlık kaldırırken çoğunlukla bel sağlığımızı düşünerek bir planlama yapmıyoruz. Bu durum bir süre sonra karşımıza geçmeyen kronik bel ağrısı olarak çıkıyor. Bu kez de zamanımızın çoğunu bel ağrısı ile mücadele etmeye harcıyoruz. İş verimliliğimizin düşmesi, mutsuzluğumuzun artması bel ağrısı ile paralel olarak maalesef hayatımıza yerleşiyor.

Sonuç olarak, insanın aklına şu soru geliyor. Bel ağrısı ile yaşamak zorunda mıyız? Bel ağrısı kaderimiz mi? Bence geç kalmamışsak, geç kalmış olsak bile doğru hayat tarzını benimsemişsek bel ağrısı ile yaşamak zorunda değiliz. Elbette kalıcı hasar oluşmuş bir omurga sürekli be ağrısı üretebilir ve bu ağrı bize günlük hayatımızda sıkıntılı durumlar yaşatabilir. Bu durumda bizlerin görevi, sizin bu ağrıyı en az düzeyde hissetmeniz için gerekli ve doğru müdahaleleri yapmak, mümkünse ortadan kaldırmaktır. Ama sizlerin desteğiyle. Sağlıkla kalın.